Selçukluların Kökeni ve Türkiye Selçuklu Devleti’nin Kuruluşu

Selçukluların Kökeni ve Türkiye Selçuklu Devleti’nin Kuruluşu

10. yüzyılda tarih sahnesine çıkan Selçukluların 1071 yılında Bizanslılara karşı kazandığı Malazgirt zaferinin ardından Anadolu içlerine yapılan akınlarda bir çok Türk devleti kuruldu. Selçuklu hanedanından gelen Türkiye Selçuklu Devleti bunlar içerisinden en önemlisi olarak 200 yılı aşkın süre hüküm sürdü. Prof. Dr. Mehmet Ersan, Osmanlı Devleti öncesi aynı coğrafyada hüküm süren Türkiye Selçuklularını 3 makaleden oluşan yazı dizisiyle anlatıyor. Bu makale de serinin ilki olarak Türkiye Selçuklu Devleti’nin kökeni ve kuruluş meseleleri ele alınmaktadır.

BEYAZ TARİH \ MAKALE

Selçukluların Kökeni

 

X. yüzyılın sonunda tarih yeni bir Türk hanedanı ile tanıştı: Selçuklular. Bunlar kısa süre içerisinde Sünnî İslam dünyasının en önemli siyasî gücü haline geldiler. Sünnî Abbâsîleri Büveyhî tahakkümünden kurtardılar ve Horasan ile Mâverâünnehir’den Filistin sahillerine kadar uzanan geniş coğrafyayı kontrol altına aldılar. Anadolu’ya girip şaşkın bakışlar arasında Bizans İmparatorluğu’nu dize getirdiler ve yarımadayı Türklerin yerleşimine açtılar. Tarih, bu kadar kısa süre içerisinde bu derece büyük başarılar ortaya koyabilen çok fazla hanedana tanıklık etmemişti.

XI. yüzyılın ortalarından itibaren birçok etnik ve dinî topluğun yaşadığı Ortadoğu’ya hâkim olan, Şiî Fâtımî yükselişine son vererek İslam tarihini biçimlendiren ve çok geniş bir coğrafyada yaşayan birçok topluluğu bir arada tutma başarısını göstermekle kalmayıp ortaya koydukları faaliyetlerle dünya tarihinin gidişatına yön veren bu Selçuklular kimdi? Nasıl bu kadar etkili olabilmişlerdi?

Hamdullah Müstevfî’nin ‘İslâmî dönemde devlet kuranların her birinin birkaç kusuru vardır; fakat Selçuklular bu kusurlardan arınmıştır’ diye yazdığı ve “temiz dinli, iyi inançlı, hayır sahibi, adil ve halka iyi davranan” kişiler olduklarını özellikle vurguladığı Selçuklular, bugünkü Türkmenistan, İran, Azerbaycan, Irak, Suriye, Anadolu ve Balkanları Türkleştiren Oğuz Türklerine mensuptular. Oğuzlar, X. yüzyılda ‘Yabgu’ dedikleri liderlerinin idaresi altında ve 24 boy halinde yaşamaktaydılar. Varlıklarını Hazar Denizinin doğusu ile Aral Gölü arasında ve Aral Gölü’nün kuzeyinden Seyhun Nehri’nin orta yataklarına uzanan bölgede bir çeşit boylar federasyonu halinde sürdürüyorlardı ve devletlerinin adı ‘Oğuz Yabgu Devleti’ idi. XI. yüzyılda bütün Ortadoğu’yu hâkimiyeti altına alacak olan Selçuklu hanedanına adını veren Selçuk Bey, 24 boydan oluşan bu Oğuzların Üçok Kolu’nun ‘Kınık’ boyuna mensuptu.

Geleneksel rivayetler, Selçuklu hanedanının eski Türklerin hakan sülalesi Efrasiyab (Oğuz Han) neslinden olduğunu söylese de, Selçuk Bey’in babası Dukak’tan öteye ceddi hakkında bilgi yoktur. Yine eski Türk devletlerinde yüksek görevlilerin kullandığı unvanlar arasında Dukak Bey’in kullandığı “Temür Yalığ (Demir Yaylı) unvanının görülmemesi, bu unvanı kuvvetinden dolayı taşıdığı bildirilen Dukak’ın boy beyliğinden öte bir siyasî gücünün olmadığını göstermektedir.

Türkiye Selçuklu Devleti’nin Kuruluşu

 

Oğuz Yabguluğunda sübaşı/ordu komutanı olarak görev yapan Dukak’ın vefatından sonra bu makama henüz yirmi yaşında bile olmayan oğlu Selçuk getirilmişti. Hem kişisel özellikleri hem de teşkilatçılık yeteneği ile öne çıkan Selçuk Bey, kısa sürede devlet içerisinde etkin bir konuma geldi. Fakat bu durum, kuşkusuz bir kısmı kıskançlıkla da malul olan bütün gözlerin onun üzerine çevrilmesine neden olmuştu. Nitekim devlet içerisinden bazı kimseler onun etkinliğinden rahatsız olup harekete geçtiler ve Yabgu’nun hanımı ile diğer beylerin girişimleri sonucunda Selçuk Bey Yabgu tarafından bir tehdit olarak algılanmaya başladı. Bunun üzerine hayatının tehlikede olduğunu gören Selçuk Bey, muhtemelen 961 yılında maiyetiyle birlikte Seyhun Nehri’nin Aral Gölüne döküldüğü yere yakın ve İslâm ülkelerine sınır olan Cend şehrine göç etti.

Cend’e göçtükten sonra Müslüman olan ve Oğuz Yabgusu ile mücadeleye girişen Selçuk Bey, eski efendisine karşı başarılı bir mücadele vermiş, hatta bu mücadele sırasında, daha sonra evlatları Tuğrul ve Çağrı beyleri bizzat yetiştireceği büyük oğlu Mikail’i de şehit vermişti. Öte yandan diğer oğlu Arslan’ı da Karahanlılarla mücadele halinde olan Samanilerin yardımına göndermişti. Bu oğlu Selçuk Bey’in vefatından sonra “Yabgu” unvanını alarak sülalenin lideri kabul edilse de, Mikail’in çocukları Çağrı ve Tuğrul beyler, amcalarından ayrı hareket ettiler ve bu şekilde “Selçuklular” iki kol halinde gelişti. Mikail’in soyundan gelenler Büyük Selçuklu Devleti, Irak Selçuklu Devleti, Kirman Selçuklu Melikliği ve Suriye Selçuklu Melikliği’ni; Arslan’ın soyundan gelenler ise Türkiye Selçuklu Devleti’ni kuracaklardı. Bir diğer ifadeyle Türkiye Selçukluları, Cend bölgesine göç etmesiyle birlikte siyasal bir kimlik edinen Selçuklu ailesinin atası Selçuk Bey’in beş oğlundan biri olan Arslan Yabgu’nun soyundan gelen kola dayanıyordu.

Arslan Yabgu’nun oğlu Kutalmış, Büyük Selçuklu Devleti’nin kuruluş sürecinde kuzenleri Çağrı ve Tuğrul beyler ile birlikte hareket etmiş olsa da, Çağrı Bey’in ölümünden sonra babasının konumuna dayanarak aile içerisinde hâkimiyet davasına girişmişti. Fakat bu mücadelesinde başarılı olamayarak Alparslan ile giriştiği hâkimiyet mücadelesinde hayatını kaybetti ve bu mağlubiyet, hanedanın Arslan Yabgu’ya dayanan kolunun zayıflamasına neden oldu. Sultan Alparslan, Kutalmış’ın oğullarını esir almış, hâkimiyet döneminin sonuna kadar da serbest bırakmamıştı. Bununla birlikte, onun hayatını kaybetmesinden sonra Kutalmış’ın çocukları Süleymanşah, Mansur ve diğerleri, Selçuklu hükümdarı olan Sultan Melikşah’ın hâkimiyetini kurma mücadelesi sırasında fırsatını bulup 1073 yılı civarında Anadolu’ya kaçacak ve onların Anadolu’ya gelmesi, Türkiye Selçuklu Devleti’nin kuruluş sürecini başlatan ilk adım olacaktı.

İlk başlarda Urfa-Birecik taraflarında gazâ faaliyetleri ile meşgul oldukları bilinen Kutalmışoğullarından Alp İlig, Devlet ve adı kaynaklarda belirtilmeyen bir diğer kardeşleri ile amcaları Resultekin’in oğlu, bu sırada Suriye ve Filistin’i yurt tutmaya çalışan Türkmenlerin daveti üzerine 1074’de Suriye’ye yönelirken, Süleymanşah ile Mansur Anadolu’da kalıp birlikte hareket etmeye devam etmişlerdi. Bunlar ilk başta Sultan Melikşah’a tabi olan Mirdâsî emirinin idaresindeki Haleb’i kuşatmış olsalar da, daha sonra yönlerini değiştirip buradan ayrılarak Bizanslı bir vali tarafından yönetilen Antakya’ya önlerine gelmiş ve şehri vergiye bağlamışlardı. Süleymanşah’ın önderliğinde gelişen bu yeni Selçuklu yönelimi, Antakya’nın kuşatılması ile birlikte gelecek planını da belirlemiş oldu. Kuzeye yönelip Konya ve Gavele kalelerini feth ettikten sonra Bithynia bölgesine ilerleyen, 1075 yılına gelindiğinde Marmara sahilleri ve İstanbul Boğazı’na ulaşmış bulunan Kutalmışoğulları, devlet olmak için gerekli toprağa, araziye kavuşmuşlardı.

Bithynia havalisinde askerî bir güç odağı olarak temayüz eden Kutalmışoğulları, 1071 yılındaki Malazgirt yenilgisinden sonra Bizans İmparatorluğu’nda yaşanan sarsıntıların ve hâkimiyet mücadelelerinin kendilerine sunduğu imkânları iyi kullandılar. Bölgedeki Selçuklu varlığının siyasî bir mahiyet kazanması da bu süreçte gerçekleşti. Anadolu’daki ordularının kumandanı Nikephoros Botaneiates’in kendisini tahttan indirmek amacıyla Kütahya’dan hareket etmesi üzerine Süleymanşah ile onu durdurması yönünde bir anlaşma yapan İmparator VII. Mikhail Dukas (1071-1078), bu şekilde Selçuklu varlığını tanımış oluyor ve onlarla bir ittifak tesis ediyordu. Nitekim bu ittifak, ilk etapta İmparator’un karşı karşıya olduğu tehditten kurtulmasını da temin etti. 1078 yılı başında isyancı kumandana karşı harekete geçen Selçuklular, onun İstanbul’a gidişine engel oldular. Fakat Bizans-Selçuklu ittifakı kısa sürdü. Akıllı bir siyasetçi olduğu anlaşılan Botaneiates, yanında bulunan Selçuklu şehzadesi Erbasan aracılığıyla Süleymanşah’ı İmparator ile yaptığı ittifaktan vazgeçirerek kendi tarafına çekmiş, bu şekilde amacına bir adım daha yaklaşmıştı. Nitekim İznik şehrine girdiğinde yanında, imparatorluk davasına destek veren, aynı yıl içerisinde Edirne’de isyan eden Bryennios’a karşı yardımından istifade edeceği Süleymanşah da vardı Botaneiates Selçukluların desteği ile İstanbul’a girip imparatorluk tacını giydiğinde, Süleymanşah’ın birlikleri Üsküdar’da karargâh kurmuş olup, müttefiklerinin elde ettiği zaferi kutluyorlardı.

Süleymanşah önderliğindeki Kutalmışoğullarının Anadolu’nun batısındaki bu başarılı faaliyetleri Büyük Selçuklu hükümdarı Sultan Melikşah’ı tedirgin etmiş, 1078 yılında bölgeye Emir Porsuk kumandasında bir ordu gönderilmişti. Bu ordunun amacı Kutalmışoğullarını ele geçirip pasifize etmek ve Anadolu’da ortaya çıkan bu yeni Selçuklu devletini henüz başlangıç aşamasında etkisizleştirmekti. Fakat Sultan’ın bu girişimi başarılı olamadı.

Emir Porsuk’un geri çekilmesinden sonra Anadolu’daki faaliyetlerini arkadan gelmesi muhtemel bir tehdit olmaksızın daha güçlü bir şekilde devam ettiren Süleymanşah, bölgedeki varlığını kalıcı bir pratiğe dönüştürmek üzere harekete geçti ve yeni bir politika değişikliğine gitti. Botaneiates’in her geçen gün kökleşen ve güçlenen imparatorluğunun, Selçukluların bölgedeki geleceği için bir tehdit olduğu açıktı. Bunu görmüş olduğundan şüphe etmemiz için herhangi bir neden olmayan Süleymanşah, reel politikanın gerektirdiği şekilde hareket etti ve 1080 yılında yeni bir taht müddeisiyle, Nikephoros Melissenos ile birleşti. Bunun ne kadar akıllıca bir politika değişikliği olduğu çok geçmeden anlaşılacak, İznik’te kendisini imparator ilan ettikten sonra Batı Anadolu’yu gezip buralarda kendisini tanıtan Melissenos, bölgedeki şehirlerin idaresini Süleymanşah’a teslim edecekti. Böylece Kutalmışoğlu Süleymanşah, akıllı siyasî manevrası ile kısa süre içerisinde ve kayda değer bir güç de kullanmadan bütün Batı Anadolu’yu kontrol altına almış oluyordu.

Sonuç itibariyle 1070’li yılların ikinci yarısına ulaşıldığında artık Bizans İmparatorluğu’nun iç işlerine müdahale edebilecek düzeyde bir askerî ve siyasî güce ulaştıkları görülen Kutalmışoğulları, 1071 yılında elde edilen büyük Malazgirt zaferinin üzerinden henüz on yıl bile geçmeden Kuzey Batı Anadolu’nun çok büyük bir bölümüne hâkim olmuş, XI. yüzyılın son çeyreğine İznik merkezli yeni bir Selçuklu devletinin temellerini atarak girmiştir.

Gelinen noktada kuzey batı Anadolu ucunda kurulan bu yeni Türk devleti ile birlikte, Marmara bölgesinin Anadolu sahilleri Türkmenlerle dolmuş, İstanbul Boğazı kontrol altına alınmıştı. Karadeniz’in kuzeyinden Balkanlara inen Türkler bir yandan, Selçuklu kuvvetleri diğer yandan Bizans’ı baskı altına almış ve İstanbul adeta kuşatılmıştı. Ve belki de fetih çok yakındı. Ancak beklenmedik gelişmeler, Kutalmışoğullarını Batı Anadolu’dan uzaklaştırdı ve devletin merkezini Konya’ya nakletmeye zorladı.

KAYNAKÇA
Hamdullah Kazvinî, Müstevfi, Tarih-i Güzîde, neşr. A. Hüseyin Nevaî, Tehran 1381.
Kaşgarlı Mahmud, Divanü Lûgat-it Türk, I, çev. Besim Atalay, Ankara 1998.
Nizâmü’l-mülk, Siyâset-mâme, Hazırlayan Mehmet Altay Köymen, Ankara 1999.  Reşideddin, Camiü’t-Tevarih, neşr. Ahmed Ateş, Ankara 1960.
İbnü’l-Esîr, el-Kâmil fi’t-Tarih, X,  Türkçe çev. Abdülkerim Özaydın, İstanbul 1987.
Sadruddin el-Hüseynî, Ahbâr üd-Devlet is-Selçukıyye, Türkçe çev. Necati Lugal, Ankara 1943.
Bundârî, Zübdetü’n-Nusra ve Nuhbetü’l-Usra, çev., Kıvameddin Burslan, Irak ve Horasan Selçukluları Tarihi, İstanbul 1943.
Mikhael Attaleiates, Tarih, Türkçe çev. Bilge Umar, İstanbul 2008.
Sıbt İbnü’l-Cevzi, Mir’âtü’z-Zeman fi Tarihi’l-Âyan, neşr. Ali Sevim, Ankara 1968.
Ali Sevim, Suriye ve Filistin Selçukluları Tarihi, Ankara 1983.
Osman Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye Tarihi, İstanbul 1984.
Anonim Selçukname, neşr. Nadire Celali, Tehran 1999.
Nikephoros Brennios, Tarihin Özü, Türkçe çev. Bilge Umar, İstanbul 2008.
Ayönü, Yusuf, Selçuklular ve Bizans, Ankara 2014.
Kafesoğlu, İbrahim, “Anadolu Selçuklu Devleti Hangi Tarihte Kuruldu?”, İ.Ü. Edebiyat Fakültesi Tarih Enstitüsü Dergisi, Sayı 10-11, Sene 1979-1980, İstanbul 1981, ss. 1-28.
Ersan, Mehmet- Alican, Mustafa, Osmanlı’dan Önce Onlar Vardı Türkiye Selçukluları, İstanbul 2013.

Kommentar verfassen

Trage deine Daten unten ein oder klicke ein Icon um dich einzuloggen:

WordPress.com-Logo

Du kommentierst mit deinem WordPress.com-Konto. Abmelden /  Ändern )

Facebook-Foto

Du kommentierst mit deinem Facebook-Konto. Abmelden /  Ändern )

Verbinde mit %s